Gulsun Yaman



Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (Aziz Nesin) İşinden bıkıp bezginlik getirmiş insanlarda olduğu gibi, Cezaevi İmamı’nın da her zaman yüzü asıktı. Ağzına zorla çok ekşi birşey sokulmuşçasına boyuna dudakların büzer, yüzünü buruştururdu. Yıllardır cezaevi camisinde imamlık yapmaktan bıkmıştı. Tutuklu ve hükümlüler onu o denli ilgilendirmiyordu ki camiye girip çıkmak için […]

Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (Aziz Nesin)


İnce Memed -4- (Yaşar Kemal) Toroslar ovayı bir ay gibi çepeçevre kuşatır. Ve Çukurova Akdenizle dağların arasında kalır. Ovayı kuşatan dağlar kat kattır. Ta görünmeze kadar açık maviden, maviden, mordan, laciverde uzanır, çok uzaklarda da göğün belli belirsizliğinin içine karışır gider. Dağların koyakları koyu gölgelidir. Gün doğarken gölgeler batıya, yıkılırken […]

İnce Memed -4- (Yaşar Kemal)



İnce Memed -3- (Yaşar Kemal) Kimi yıllar Çukurovaya bahar birdenbire iner. Çiçekler tomurcuklar, kuşlar, arılar, böcekler, otlar birdenbire bastırır. Ilık güneş, apaydınlık ortalığı doldurur. Kurdu kuşu, börtü böceği, yılanı karıncasıyla bütün yaratık yuvalarından dışarıya uğrayıp şaşkın, telaşlı, yeni, taze bir dünyaya kavuşmanın sevinci içinde yumuşacık toprakta gezinirler. Akdenizin üstünden yekinen […]

İnce Memed -3- (Yaşar Kemal)


İnce Memed -2- (Yaşar Kemal) Anavarza ovasının güneyinden Ceyhan ırmağı geçer. Irmak Hemite dağından Anavarza kayalıklarına kadar öyle büyük kıvrıntılar yapmadan düz iner. Bazı yerlerde sular toprağı derinden oymuştur. Altı oyulmuş toprak zaman zaman büyük gümbürtülerle suyun üstüne çöker. Bazı yerlerde kılıçla kesilmişçesine suya inen dik yarlar, çöküntülerden dolayı diş […]

İnce Memed -2- (Yaşar Kemal)


İnce Memed -1- (Yaşar Kemal) Toros dağlarının etekleri ta Akdenizden başlar. Kıyıları döven ak köpüklerden sonra doruklara doğru yavaş yavaş yükselir. Akdenizin üstünde daima, top top ak bulutlar salınır. Kıyılar dümdüz, cilalanmış gibi düz killi topraklardır. Killi toprak et gibidir. Bu kıyılar saatlarca içe kadar deniz kokar, tuz kokar. Tuz […]

İnce Memed -1- (Yaşar Kemal)



İstanbul Hatırası (Ahmet Ümit) Byzantion’dan İstanbul’a uzanan, heyecan yüklü bir serüven… Sarayburnu’nda, Atatürk heykelinin ayaklarının dibinde bir ceset. Avuçlarında antik bir para… Ama ne bu ceset son kurban, ne de bu antik para son sikke… Yedi kurban, yedi hükümdar, yedi sikke, yedi kadim mekan. Ve tek bir gerçek: Bu şehrin […]

İstanbul Hatırası (Ahmet Ümit)


Mülksüzler (Ursula K. Le Guin) İkircikli Bir Ütopya “…Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrim’i satın alamazsınız. Devrim’i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiç bir yerde değildir.” Konuşmasını bitirirken, yaklaşan polis helikopterlerinin gürültüsü sesini boğmaya başladı. “Romanım Mülksüzler, kendilerine Odacu diyen küçük bir dünya dolusu insanı […]

Mülksüzler (Ursula K. Le Guin)


Lanetli İkona (Bill Napier) HİÇ ANLATILMAMIŞ BİR TARİH. Antika kitap satıcısı Harry Blake, Londralı bir zengin tarafından dört yüz yıllık bir günlüğü incelemesi için kiralanır. Başlangıçta sadece Sir Walter Raleigh’in 1585 yılında Kraliçe Elizabeth adına çıktığı Yeni Dünya seferine katılan genç bir denizcinin ilgi çekici günlüğü olarak algıladığı bu metin, […]

Lanetli İkona (Bill Napier)



2
Güvercinler (Yiğit Okur) Anası, babası, amcaları, yengeleri, teyzeleri, halaları, enişteleri ve yeğenleriyle Saffet, Bosna’yı terk ettiğinde Avusturya – Macaristan İmparatorluğu, Bosna – Hersek’i sınırları içine aldığını henüz ilan etmemişti. Ama Sırp çeteleri felaketin öncüsüydü. Bir gece, Bosna yakınındaki, dönümlere yayılan çiftliği basıp buğdayları ateşe verdiklerinde, Büyük Amca, bir başka gece […]

Güvercinler (Yiğit Okur)


Dava (Franz Kafka) Birileri Josef K.’ya iftira atmış olmalıydı, çünkü kötü hiçbir şey yapmadığı halde, bir sabah tutuklanmıştı. Ona odasını kiraya veren Bayan Grubach’ın aşçısı ona her sabah saat 08:00’de kahvaltısını getirirdi, ama bu sabah gelmemişti. Bu daha önce hiç olmamıştı. K. kısa bir süre daha bekledi, yattığı yerden karşı […]

Dava (Franz Kafka)


Ekmeğimi Kazanırken (Maksim Gorki) Bölüm -1- İşte buradayım – bir çırak. Şehrin ana caddesindeki şık bir ayakkabı dükkanındaki ‘çocuk’ yani. Patronum, uykulu yüzlü, dişleri yeşile çalan, şiş gözlü, küçücük bir yaratık. Bana körmüş gibi geliyor, bu kanımı sağlamama umuduyla ona surat ediyorum. O da bana yavaş ama kesin bir sesle […]

Ekmeğimi Kazanırken (Maksim Gorki)



Benim Üniversitelerim (Maksim Gorki) İşte Böyle!.. Kazan Üniversitesi’ne okumaya gidiyorum, aşağısı kurtarmıyor. Üniversite düşüncesini bana, kadın gibi yumuşak bakışlı, sevimli ve çok güzel bir delikanlı olan lise öğrencisi N. Yevreniov aşılamıştı. Yevreniov, benimle aynı evin tavanarasında otururdu. Beni sık sık, elimde kitapla görürdü. Bu onun ilgisini çekmiş, kendisiyle tanıştık. Çok […]

Benim Üniversitelerim (Maksim Gorki)


Büyü Dükkanı (Yeşim Türköz) Hiç mucizelere inandığınız oldu mu? Ya da en azından bir mucizeyi düşlemenin gizli zevkini tattığınız? Örneğin, “dile benden ne dilersen” diyen cömert bir cininizin olduğunu hayal ettiniz mi bir an olsun? Ya da isteklerinizin bir çırpıda gerçek olduğu büyülü bir mekanı? Belki evet, belki de hayır… […]

Büyü Dükkanı (Yeşim Türköz)


Ve Dağlar Yankılandı (Khaled Hosseini) Gece vakti, çölü bir el arabasını çekerek geçen bir baba. Arabanın içinde annesiz iki çocuk; iki kardeş; biri kız, biri erkek. Küçük Peri için ağabeyi Abdullah, ağabeyden çok öte. On yaşındaki Abdullah’a sorsanız Peri, her şey demek. Köylerinden Kabil’e varmak için çıktıkları yolculuğun sonunda aileyi […]

Ve Dağlar Yankılandı (Khaled Hosseini)



Doğu’nun Limanları (Amin Maalouf) Benim değil bu hikaye, bir başkasının hayatını anlatıyor. Sadece belirsizlik ya da tutarsızlık sezdiğimde el sürdüğüm kendi kelimeleriyle. Her gerek kadar değeri olan kendi gerçekleriyle. Bana anlattıklarına yalan karışmış mıdır? Bilemiyorum. En azından onun, sevdiği kadının hakkında, karşılaşmaları, şaşkınlıkları, inançları, hayal kırıklıkları hakkında söylediklerinde yanlış yoktur; […]

Doğu’nun Limanları (Amin Maalouf)


Çavdar Tarlasında Çocuklar (J. D. Salinger) Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zımbırtılardan sıkılıyorum. Sonra, onlarla ilgili en ufak […]

Çavdar Tarlasında Çocuklar (J. D. Salinger)


Ferrari’sini Satan Bilge (Robin Sharma) “Kalabalık mahkeme salonunun tam ortasında yığılmış durumdaydı. O, büyük düşleri olan, zeki, yakışıklı, korkusuz ve ülkenin en seçkin avukatıydı. Onu on yedi yıldır tanıyordum. Julian’ın şok edici mahkeme gösterileri sürekli gazetelerin ön sayfalarında yer alıyordu. Çoğu kimsenin sadece düşleyebileceği her şeyi elde etmişti: Yıldızlara varan […]

Ferrari’sini Satan Bilge (Robin Sharma)



Hasret (Canan Tan) Keskin’de bir akşam vakti Güneş yorgun bedenini Keskin’in üzerinden sıyırıp dinlenmeye çekilirken, gecenin diri soluğu arnavutkaldırımlı sokakların üzerine perde perde inmekteydi. Gün boyu tarlalarda, bahçelerde, zeytinliklerde, üzüm bağlarında ter dökmüş toprak işçileri, ırgatlar, ameleler bir an önce evlerine varmanın telaşı içindeydiler. Ticaretle uğraşan tüccar ve esnaf kesimi […]

Hasret (Canan Tan)


Buz Kapanı (Glenn Meade) New York’ta, Jennifer March sabaha karşı saat üç karanlığında uyandığında, odada bir varlığın hareketini hissetti. Dışarıda fırtına kol geziyor, şimşekler pencere camlarını aydınlatıyor, yağmur bardak boşanırcasına yağıyordu. Gözlerini açtığında, dehşet içinde kalarak iki şeyin farkına varmıştı: fırtınanın uğultusu ve yakınında bulunan birinin korku verici varlığı. Yüzünü […]

Buz Kapanı (Glenn Meade)


Hacı Murat (Tolstoy) 1851 Kasım’ıydı. Hacı Murat, soğuk havanın hakim olduğu bir akşamüstü, üzeri tezek dumanıyla kaplanmış bir Kafkas köyüne yaklaşıyordu. Müezzinin tiz sesi henüz susmuştu. Tezek kokusu sinmiş temiz dağ havasında, birbirine bitişik halleriyle arı eteklerine benzeyen evlerin avlularından sığır böğürmeleri, koyun melemeleri yükseliyordu. Köyün aşağısında kalan çeşmeden ise; […]

Hacı Murat (Tolstoy)



Uçan Tabut (Pınar Eğilmez) “Bekle dedi gitti ben beklemedim, o da gelmedi… Ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi…” Özdemir Asaf – Çizik Vay arkadaş! Şairin önünde saygı ile eğiliyorum. Ben bu iki satırın içine girer, oradan dışarı çıkamam. Adamın iki satırda anlattığını dört yüz satırda anlatamam. Tam da […]

Uçan Tabut (Pınar Eğilmez)


Turnuva (Mathew Reilly) Dünya tarihindeki ilk satranç turnuvasının Osmanlı İmparatorluğu’nda düzenlendiğini biliyor muydunuz? Yıl 1546… İngiltere’nin veba salgını ve taht kavgalarıyla çalkalandığı bir dönemde, Osmanlı İmparatorluğu’nun hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman, Avrupa’daki krallara bir davetiye gönderir: “Dünya şampiyonunu belirlemek üzere, ülkenizin en iy satranç oyuncusu, Konstantinopolis’te düzenlenecek, turnuvaya davetlidir.” Turnuvanın galibi, hem […]

Turnuva (Mathew Reilly)


2
Dolores (Stephen King) Ne sordun, Andy Bissette? “Bana açıkladığın haklarımı anlayıp anlamadığımı mı?” Hey Tanrım! Bazı erkekler ne kadar da budala oluyorlar! Hayır, boş ver “sen palavrayı kes de, biraz beni dinle bakalım. Bütün gece boyunca beni dinleyeceksin sanırım, onun için buna şimdiden başlasan iyi olur, tamam mı? Elbette bana […]

Dolores (Stephen King)



Uçurum İnsanları (Jack London) Bölüm -1- İniş “Ama biliyorsun ki bunu yapamazsın,” dedi kendimi Londra’nın Doğu Yakasına doğru batırmak konusunda yardım için başvurduğum arkadaşlar. Kendilerine zekadan çok daha iyi bir kimlikle gelen deli bir adamın psikolojik süreçlerine kendilerini uydurmaya çabalayarak “Rehberlik için polisi görsen daha iyi olur,” diye eklediler. “Ama […]

Uçurum İnsanları (Jack London)


Er Mektubu Görülmüştür Kitabın adından anlaşıldığı gibi bu birçok kişişin gönderdiği mektuplardan oluşmuş bir kitap. Burada üç tane mektubu paylaşıyorum sizlerle. 1- Çok kıymetli evlatlarım, Ben 74 yaşında (yani sizlerin annesi yaşında) bir büyüğünüz olarak şu yaşıma kadar sizlere yapılan haksızlığa benzer bir haksızlığın yaşanmadığının canlı tanığıyım. Sizleri çok seviyor […]

Er Mektubu Görülmüştür


Bir Ceza Avukatının Anıları (Faruk Erem) Türk Ceza Hukuku alanına değerli görüşleri ile büyük katkılarda bulunan bilim adamı ve yazar Prof. Dr. Faruk Erem’in meslek hayatı boyunca anılarında yaşattığı bir yığın olaylar silsilesinin bir dökümü gibi görünen bu kitap, yılların bir birikimi olmanın ötesinde, “insanımız”ı, “toplumumuz”u ve “Türk Hukuk Sistemi”ni […]

Bir Ceza Avukatının Anıları (Faruk Erem)



1
Kırmızı Zaman (Mine Söğüt) Bu romandaki İstanbul, efsaneler, insanlar, balıklar, kayıklar, iskeleler, saraylar, dehlizler, kesik başlar, mezarlar, hastaneler, morglar, denizkızları, cinayetler, katiller, cellatlar, deliler, yani her şey uydurmadır. Efsanelerin yalanı abartılmış, insanların hayatına olmadık benekler atılmış, şehir baştan yaratılmıştır. Yok eğer, “Bunların hepsi gerçek, Haliç’te kırmızı bir kayık durur ve […]

Kırmızı Zaman (Mine Söğüt)


1
Müze Bekçisi (Howard Norman) Onurlu Bir Meslek Imogen Linny için çaldığım tablo, Amsterdam’da Bir Sokakta Yahudi Kadın, buraya, Halifax’taki Glace Müzesine 5 Eylül 1938’de geldi. Lord Nelson Otelindeki odamdan 6:45’te ayrılmış ve “Hollanda’dan Sekiz Tablo” başlıklı yeni serginin düzenlenmesinde müze müdürü Mr. E. S. Connaught’a yardım etmek üzere, saat 7’de […]

Müze Bekçisi (Howard Norman)


1
Denizin Sesi (Manuel Vicent) Aşkın çağrısı öyle güçlü olmalı ki ölmüş aşıkları bile denizden geri döndürmeli. Sıcaktan bunalan insanların denizin serin sularıyla kucaklaşmaya çalıştığı bir yaz günü, on yıl önce balığa çıkıp da bir daha kendisinden haber alınamayan Yunan edebiyatı öğretmeni Ulises Adsuara’nın cesedi karaya vurur. Üstelik, cesedin üzerinde, yıllar […]

Denizin Sesi (Manuel Vicent)