Benden Selam Söyle Anadolu’ya (Dido Sotiriyu)


Koskoca bir kuşak, durup dururken katletti kendi kendini!..

Benden Selam Söyle Anadolu’ya (Dido Sotiriyu)

Yaşadığımız hayatın, içimizi de dışımız gibi katılaştıracağını sanmıştım. Nasıl da aldanmışım! Tünel bitip de iki takım, dağın orta yerinde karşılaştığı vakit, o ne sevinçti yarabbi, o ne heyecan! Zavallı insanoğlu, sen Tanrıyı kendinde taşıyorsun! Hayatın hatırasıyla yaşayan, bir deri bir kemik esirlerden gayrı neydik biz aslında? Yedi ay boyunca kayaları oyup, dağın içini kemirmiştik; o da bizim içimizi kemirmişti tabii. Ama sonunda yenmiştik onu ve nasıl inanılmaz bir gurur duyuyorduk! Anadolu zenginliklerinin, bu tünelden geçerek kıyıya ulaşacağı barış dolu yılların hayalini kuruyorduk şimdiden! Rumlar da, Türkler de, kısa bir an için, her şeyi unutmuştuk. Elele verip bir ev kurduktan sonra, oturup yorgunluk cigarasını birlikte tüttüren ve ilk yemeği birlikte yiyen kardeşler gibi, el sıkışıyorduk… Ama bu coşkunluk uzun sürmedi: Askerağanın düdüğü ötmüştü gene.

Yukarıda kitabın Amele Taburu bölümünden kısa bir alıntı var. Aşağıda kitabın arka kapağının bir kısmını okuyabilirsiniz. 1962’de yazılan kitabın Sander Yayınlarının Ekim 1980 tarihli üçüncü baskısı. Bulabilirseniz okuyun derim.

Çağdaş Yunan Edebiyatı, bir iki isim dışında, bizde pek az tanınmaktadır. Dido Sotiriyu’nun BENDEN SELAM SÖYLE ANADOLU’YA adlı romanı bu edebiyatın en ilginç örneklerinden biridir.

Yazar, romanında Manoli Aksiyotis adında Rum asıllı bir Anadolu köylüsünün fırtınalı hayatını anlatıyor: Birinci Dünya Savaşı öncesinde gençliğinden 1922’ye, yüzbinlerce Anadolulu Rumla birlikte Türkiye’den Yunanistan’a göçmek zorunda kalıncaya kadar olan hayatını…

Manoli, başta Efes yakınlarındaki köyünde geçirdiği zahmetli ama tatlı günleri “cennet hayatı” diye anlatmakta, Savaş öncesinin kozmopolit İzmir’inde girip çıktığı çeşitli işleri sıralamaktadır. Arkadan Savaş gelir ve bütün düzen altüst olur. Bereketli Anadolu toprağı kan ve ateşe boğulacaktır artık. Üzerinde yaşayanlar trajik bir çalkantı içinde oradan oraya sürükleneceklerdir.

Yunanlıların bugün bile “büyük felaket” diye adlandırdıkları Türk – Yunan Savaşı’nın ve Yunan yenilgisinin ortaya çıkardığı insani ve toplumsal sorunlar, Dido Sotiriyu’nun romanında bütün çıplaklığı ile gözümüzün önüne seriliyor. Türk uyruklu Manoli, Savaşın başında Osmanlı ordusunun “Amele Taburları”na alınmış, sonra askerden kaçmış, ama bu kez de Yunan ordusunda askerliğe ve savaşa zorlanmıştır. Yıkıntı, ateş, kan ve gözyaşı içinde sonra eren bir savaşa…

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.